“Amatörün” Ruhu

Yeni bir işe başlarken genelde nasıl adım atarsınız? O işle ilgili yeteri kadar bilgiyi edinmeye çalışır mısınız? Ya da bilgiyi edinme şekliniz nasıldır? Birilerine sorarak doğruluğu teyitlemeden mi bilgiye ulaşmaya gayret edersiniz yoksa o bilgiye ait kaynaklara ulaşarak mı? Belki de her iki yöntemi de kullanırsınız. Peki bu çabaların o işe başlamak için yeteri bilgiye sahip olduğunuzu nasıl anlıyorsunuz?

Her birimiz, bir çok durumda yaratılıştan gelen dürtüler dışında yaşam içerisinde bilgi ediniriz. Bazen tecrübelerimiz bilgiye dönüşür, bazen de bilgilerimizle tecrübe kazanmaya çalışırız. Ancak her zaman araştırma yapmak ve öğrenmek durumundayız. Yeni bir sınıfa geçtiğimizde o yıla ait bilgileri öğrenirken çalışmalıyız. Yeni bir mesleğe adım atarken, mesleğe dair temel bilgileri bilmeliyiz. Bu tip örnekleri elbette çoğaltmak mümkün. Ancak gördüğümüz şudur ki hazır bilgiyle iş yapmaya çalışanlarımız da var. Ve bu yazıda, araştırmadan bilgiye ulaştığımızı zannettiğimiz bir kaç konuya değineceğim.

Radyo amatörlüğünün ilkelerinden bir tanesi de geliştirici olmaktır. Geliştirici olmak demek, bilimle paralel yürümek demektir. Bilimle paralel yürüyebilmek için de meraklı ve araştırmacı olmak gerekmektedir. Bazılarının çok kolayca edinebilecekleri bilgileri, sırf okuma tembelliği yapmak adına bana, grubuma veya başka platformlara sorular yönelttiğini gördüm. Zaten radyo amatörlüğüne giriş yapabilmek için bazı temel bilgileri bilmemiz gerekmekte. Bizler bu lisansı alan kişileri gördüğümüzde, o temel bilgileri edinmiş kabul ederiz. O temel bilgileri bilmeyip çeşitli platformlarda sorduğumuz zamanda ise ortalık çok gülünç bir duruma dönüşüyor. Bakınız, burada öğrenmeye veya öğretmeye karşı ters bir eylem yok, burada öğrenmenin şekline karşı alınmış bir tavır var. 

Örneğin; özellikle son dönemde sıkça tartışılan analog ve dijital haberleşme sistemlerinin birbiriyle kıyaslanma noktasında yapılan yanlışlara değinmekte fayda var. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan bu yanlışları ifade etmeye çalışalım: Analog haberleşme daha eski bir sistem olup, şu an çoğu kamu kurumları tarafından da artık tercih edilmemektedir. Radyo amatörlüğünün temeli sayılabilecek bu sistem, günümüz teknolojisinin yanında elbette eski durmaktadır. Dijital veya diğer bir adıyla sayısal haberleşme sistemleri ise günümüz teknolojisine uygun, sesi paketleyerek internet ve/veya radyo frekansı üzerinden karşıya ulaştırma durumundan yararlanır. Burada en önemli soru şu: Dijital haberleşme afette kullanılır mı? Dijital haberleşmenin afetlerde kullanılıp kullanılamayacağına dair sadece tahminler yürütebiliriz. Bununla ilgili yaşanmış herhangi bir tecrübe henüz bulunmamakta. Ancak sistem afette çalışmayacak olsa bile, bu sistemden uzak kalmalı mıyız? Gelişmek, bilimle orantılı ilerlemektir, demiştik. Teknolojiyi reddetmenin kimseye faydası olmayacağı gibi, zararı da çok olacaktır.

Dijital (sayısal) sistemleri eleştiren arkadaşlarımızın çok büyük bir kısmının, konu hakkında detaylı bilgiye sahip olmadığını fark ettim. Bundan dolayıdır ki endişeleri, eleştirileri sistemin çalışma prensibiyle ters düşmektedir. Buna şöyle bir açıklık getirelim: İnternet olanağına sahip bir DMR röle düşünelim. Bu röle, afet esnasında internet bağlantısı koptuğunda, tıpkı analog gibi dijital olarak çalışmaya devam edecektir. Burada röle cihazının kendisini engelleyecek bir etmen bulunmamaktadır. Yani internetin koptuğu durumlarda DMR bir röleyi, analog rölenin kapsama alanından farksız bir şekilde kullanmaya devam edebileceğiz. Özellikle söylenen; “Parazitli de olsa analog haberleşmede sesimizi duyurabiliyoruz.” ifadesinde ise şöyle bir zıtlık vardır: Sizin sesinizin karşıya ulaşması, anlaşılabilir olduğunuzu her zaman göstermez. Radyo amatörlüğünde bunlara kısa raporlama ile rastlayabiliriz. Q1 seviyesi gibi anlaşılmanın güç olduğu durumda analog görüşmenin de faydasının olduğunu söylemek çok da mantıklı değildir. Dijital haberleşmede ise Q1 seviyesini cihazınızda hiç duymazsınız. Anlaşılmadıktan sonra da, parazit duymanın bir faydasının olmadığını düşünenlerdenim. Ayrıca dijital sistemlerde yayının hangi seviyede kopacağını belirlemek de mümkündür. 

Yapılan en büyük yanlış olarak gördüğüm bir diğer konu ise şudur: Dijital haberleşmeyi tercih eden veya kullanımından memnun olanların analog haberleşmenin tarihe karışması gerektiğini savunuyormuş gibi gösterilmesidir. Standartları farklı iki sistem arasında kıyasıya bir tercih yarışına girmek çok doğru bir hamle değil. İkisinin işlevleri farklı. Buna en güzel örneği şöyle de verebiliriz. Taşıt almak istediğimizde, “Kamyon mu alsam yoksa otomobil mi alsam?” gibi bir soru sormayız. Çünkü yük taşımacılığında kullanacaksak zaten otomobil almanın bir anlamı yoktur. Burada da aynı durum geçerli. Birbiriyle benzer ama yayını gönderme prensipleri birbirinden tamamen farklı iki tane sistem… Analog haberleşme altyapımız oluşmuş ise, dijital haberleşmeyi kurmak da gereklidir. İkisi varken de birini hunharca karalamak gelişmeye ters olmakla eşdeğerdir.

Bir diğer konu ise, dijital haberleşmenin radyo amatörlüğünün ruhuna ters olduğunun iddia edilmesidir. Radyo amatörlüğünü ruhunda araştırmak ve geliştirmek vardır. Sistemin geliştirilmesi ve günümüz teknolojisiyle harmanlanarak kullanılması, tam aksine radyo amatörlüğünün ruhuna özgü bir davranıştır. Kaldı ki bugün bir yarışma (contest) düzenlendiğinde, bilgisayar kullanıyoruz. Görüşmeleri bilgisayar programları üzerinden not alıp, internet üzerinden ilgili kişi veya kişilere gönderiyoruz. Kimi zaman görüşmeyi kimle yaptığımızı da internet üzerinden sorguluyoruz. O kişinin kim olduğunu görmek veya bilmek için QSL kart gelmesini beklemiyoruz. Demek ki biz ne kadar istesek de, günümüz teknolojisini kullanmak zorundayız. Radyo amatörlüğünün ruhu, radyo amatörlüğünü hangi araçlarla ifa ettiğimizle değil, radyo amatörlüğünün gerekliliklerini ne derecede yerine getirdiğimizle ölçülür. 

Radyo amatörlüğünün ruhuna uygun olan araştırmacı ve geliştirici kimliğimizi her zaman kullanmalıyız. Bu konuda teknolojinin tüm imkanlarından da sonuna kadar faydalanmalıyız. Bu fayda, radyo amatörlüğünü ve radyo amatörünü geliştirerek yeni kolaylıkların oluşmasına da imkan oluşturacaktır. Afetsel durumlarda çalışmadığında ise, gene bu geliştirici özelliğimizle soruna anında çözüm bulabilmeliyiz. Analog sistemler her zaman elimizin altında, kullanıma hazır durumdadır. Bazı gerçekleri sırf araştırma yükü doğmasın diye reddetmemeliyiz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir: