Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı sebebiyle TC100TC özel çağrı işaretiyle uzun soluklu bir çalışmanın içinde bulduk kendimizi. Yılbaşından önce onlarca kez duyurularını yaptık, yayınlara katıldık ve herkesi bu çalışmaya davet ettik.

Çalışma dernekler üzerinde bir çalışma olacaktı. Her kesimden arkadaşımızın bu çalışmaya dahil olması, yeteneklerini ve imkanlarını kullanması esas amaçtı. Derneklere çağrıda bulunduk, kimi büyüklerimizi tek tek aradık. Çünkü hedefimiz Türkiye’nin en büyük çalışmasını gerçekleştirmekti ve bunu da tüm Türk radyo amatörleriyle birlikte başarmaktı.

Birbirinden bağımsız ve hatta farklı dernek mensubu 4 kişinin koordinatörlüğünde bu çalışma yürütülmeye başlandı. Bu dört kişi asla kendi aralarında dernekçilik gibi sorun ve ayırım yapmayarak çalışmaya yön vermeye çalışacaktı.

Aradan geçen 8 ayda ise bazı değerlendirmeleri yapmak durumunda kaldık. Kendi aramızda oturduk, fikir alışverişi yaptık. Ülkemizde radyo amatörlerinin nasıl bu kadar umursamaz kaldığını tartıştık. Ülkemizin yüzüncü yılına kayıtsız kalanların amaçlarını sorguladık.

Bazılarının milliyetçilik naraları atarken, ülkemize ait bu önemli çalışmaya duyarsız kalması gerçekten şaşırtıcıydı. İnsanlara siyasi görüşleriyle sözde ayar çeken, Atatürk ve Cumhuriyet sloganlarıyla vatanperver görünümü veren kimsenin katkısını ne yazık ki göremedik.

Dernekleri eleştirip, geçmişte yaşanan hadiseleri bahane edenlerin; dernekler üstü bu çalışmaya katkı sağladığını söyleyemiyoruz. Alakasız konularla çalışmaya adeta suskun kalan, tek amacı bir derneği kötülemek olan kişilerin bu çalışmaya fayda sağlamayacağını anlamak için 8 ayın geçmesini beklemek zorunda kalmışız.

Bu çalışmanın bir derneğe ait olmadığını her yerden haykırmamıza rağmen halen daha “derneksel” düşünerek uzak kalanları anlamak gerçekten mümkün değil. Kaldı ki bu çalışma bir derneğe ait olsa bile, temaya baktığımızda yine kayıtsız kalınmamalıydı. Bugün adı ne olursa olsun, hangi dernek beni bir çalışmaya davet etse, koşulsuz olarak katılırım ve elimden gelen desteği sağlamaya çalışırım.

Her yerde kaç yıllık radyo amatörü olduğunu söyleyenlerin, radyo amatörü olduğu yıl sayısı kadar QSO yapmamasına artık şaşırmıyoruz. Biz bu yola çıkarken eskilerin koşulsuzca destek vereceğini düşünürken, yeni arkadaşların daha çok ilgi göstermesini ise yeni yeni çözümlüyoruz. Her yerde bizlere öğüt verenlerin önce kendilerine bakmaları gerektiğini artık söylemek durumundayım. Artık kimsenin nasihatlerini dinlemek de istemiyorum.

Ülkemizin yüzüncü yılında dahi birleşemeyen bir camianın, ileriki dönemlerde üstün başarı göstereceğine inanmak büyük bir ütopyadır. Alınan bir çağrı işaretine sırf rakip olmak için mücadele göstermek ise, cahilliğin en büyük örneğidir. Yapılan çalışmaya destek vermek yerine rakip olmak, çalışmanın tökezlemesi için her türlü mücadeleyi göstermek benim gözümde hiçbir bahane kabul etmeyen bir hazımsızlık örneğidir.

Yazılan yazıyı okumayan, yapılan paylaşıma üstün körü bakan, çalışmalara dernek mantığı ile yaklaşarak ayırım yaratan, cihaz alıp satmaktan bir adım öteye gidemeyen, sadece VHF-UHF bantlarında el telsizi amatörlüğü yapan, sosyal medyada milliyetçilik reklamları sergileyen, en ufak siyasi hareketlerde en büyük Atatürkçü gözüken, kendi işaretiyle çalışıp diğer tüm uğraşılara gözlerini kapatan, kendi kendine spot atarak skor elde ettiğini zanneden hiç kimsenin; bu denli önemli çalışmaya destek veremeyeceği aşikardır. Ve bu zihniyetlerle Türk radyo amatörlüğünün her geçen gün daha geriye gideceği ise daha aşikardır.

Bu yazının akabinde, sonuca dair çıkarımlar yapanlar da çıkacaktır. Herkes topu birbirine atacak, dernekleri suçlayacak ancak kendilerine asla sorumluluk yüklemeyecektir. Ve hatta; “Biz sana söylemiştik.” diyerek kendini sıyırmaya bile çalışacaktır. Kimse topu birbirine atmasın. Ülkemizin yüzüncü yılını bir kere daha göreceğine inananlar, bir yüzyıl daha çekişmeye devam edebilirler.

Yapılan her başarılı işe bilmem ne sineği gibi konan, evinde türlü türlü HF cihazlarla fotoğraf paylaşan, sağda solda herkese akıl veren radyo amatörleri… Bizler yarın ülkemizin bu önemli gününü tanıtmayı tamamladığımızda sizler ne anlatacaksınız? Halen daha akıl vermeye devam mı edeceksiniz?

Fransa ekibinin, Türklerin kendi özel günlerine bu denli uzak kalmalarını fark etmesi ve bana bunu iletmesi en büyük utançlarımdan birisi oldu. Cevap verirken düşündüm, uzun uzun kesildim ve neticede utancımı gizleyemedim. Ben Cankut Kalyoncu olarak utanmadım, ben bir Türk radyo amatörü olarak utandım. Başka kimler utandı, bilmiyorum.

Bu yazıyı yazarken bir umut içerisinde olmadığımı belirtmeliyim. Kimsenin bir çalışmaya destek olmak zorunda olmadığını da biliyorum. Ancak ülkenin bu denli önemli bir yılında, ufacık da olsa katkı sağlanmasını, ülkemizin kurucu değerlerine manevi bir borcumuzun olduğunu düşünerek ele almalıyız. Biz bu çalışmada bir kişi dahi kalsak devam edecek şekilde kararlıyız. Destek veren ve destek vermeye devam eden tüm radyo amatörlerine sonuna kadar minnettarım. Ülkemizin en büyük çalışmasına destek vermeye devam eden, dernek ayırımı yapmayan, sorumluluk bilinciyle hareket eden abilerimizin kendilerinden çok şey öğrendim ama en çok da, dışarıda dedikodularla uğraşan, kulaklarını tıkayan radyo amatörlerimizden öğrendim…

Bunlar da hoşunuza gidebilir: